Çarşamba, Ekim 31, 2012
Gizli cennet
Bankadaki bir işim dolayısı ile yağmurlu bir günde düştüm yollara. Biraz erken çıkmışım evden. Bankaya gittiğimde kapalıydı. İçeriden yarım saat sonra gelmemi söylediler. Bu zamanı nasıl değerlendiririm diye bir an düşündüm ve yolun karşına geçip, gizli cennetime doğru yol aldım.
Daha önce de paylaşmıştım bu parkı sizlerle.Bu merdivenleri inince parka ulaşılıyor.Çıkmaz sokak gibi di mi ?
Güzellikler merdivenlerde başladı. Rengarenk yapraklardan gözümü alamadım. Hepsini tek tek fotoğraflamak istedim. Makinamı çantada taşımamın faydaları.
Yağmur şiddetini artırmaya başladı. Bir elimde şemsiye, bir elimde fotoğraf makinesi, kolumda çantam, zor da olsa foto çekmek için uğraşıyorum. İlle de rengarenk yapraklar.
Nihayet merdivendeki yapraklardan ayrılıp yola kavuşabildim. Yeşil ve yıkanmış ağaçlar kucakladı hemen beni. Mutluyum. Derinnn bir nefes çektim içime. Teşekkür ederim Tanrım.
Ağaçlar öyle iç içe geçmiş ki, yağmur aralarından bana ulaşamıyor. İlerde, soldaki ağacın içindeki sapsarı yaprakları görünce ilk duraklamamı yaptım. Onca yeşilin içinde harika görünüyorlardı. Duraklamalar bitmedi tabii tur boyunca.
Parkta iki yürüyüş yolu var. Birisi bir hayli yokuş ve uzun, birisi daha kısa. Kısa parkurda turladım, çünkü zaman sorunum var. Vakit daha uzun olsa, parkı daha bir doyasıya yaşamak isterdim bu güzel yağmur altında. Geldik havuz başına.
Tabii yine duracağız. Damlaları izlemek için.
Yola devam. Parkta benden başka kimse yok. Korkmalı mıyım ?
Korkmak istemiyorum , çünkü her şey çok keyif verici. Renkler muhteşem. Zaten 24 saat güvenlikte varmış ama hiçbiri görünmüyor ortalıkta.
Tırmandıkça aşağısı daha güzel görünüyor ve renk cümbüşü göz alıyor.
Parkın kocaman gövdeli ağaçlarından birisi. Orjinali böyle değil tabii ki. Fotoğrafla oynarken şahane renkler çıkınca öylece paylaşmak istedim. Tablo gibi.
Parkın yanında okul var ve okulun pencereleri parka bakıyor. Her yer kağıt uçak doluydu. Defterlerinde sayfa kalmamış kerataların. Amannn kalmazsa kalmasın. Sefaları olsun. Büyüyünce kağıttan uçak yapamıyor insan.
Çocukluğum. Pervane ağacım (bu adı ben koydum). Bayılırdım; yüksek bir yere çıkıp bu pervanemsi yaprakları atıp, sonra da döne döne yere düşmelerini izlemeye.
O kadar çok foto çekmişim ki, bi bu kadar daha var en az. Onları da başka zaman paylaşayım.
Bu güzelim yaprağı parktan çıkarken gördüm. Onunla bitireyim fotoları paylaşmayı.Sahi, ben bugün yaptığım yürüyüşte bir yaprak görüp cebime koymuştum, unuttum cebimde ne oldu acaba ?
Her zamanki gibi "farkındalık" önemli. Son günlerde bu hususta yoğunlaşıyorum. Bugün bulutları izledim mesela. Sadece bakmamayı, bakarken görmeyi öğrenmeye çalışıyorum. Bakıyoruz ama ne görüyoruz ? Bir çok insana göre alelade bir park olabilir, ben baktığımda cenneti görüyorum.
Salı, Ekim 30, 2012
Salırtesi sendromu
Benim bayramlarım vardı. Bitti. Ne de çabuk iki bayram tükettik. Tüketim toplumu olmak böyle bir şey demek ki. Çok hızlı tükeniyor her şey. Pazartesi sendromumuzu da doya doya yaşayamadık .Bugün salırtesi. Salırtesi sendromu yaşıyor musunuz ? O zaman bu post sendromculara gelsin. Sıkmayın canınızı siz. Ben alırım sendromunuzu şimdi. Büyüyünce radyo programcısı olacağım ben, sürekli anonsvari konuşuyorum. Bunda sürekli radyo dinlememin payı büyük tabii ki. Mesela sendromdan kurtulmanın en iyi yollarından birisi de radyo dinlemek. Ben bu sıralar MaxFM'de sabah 07- 12 arası Özgür Aksuna dinliyorum. Sabah gözümü açar açmaz radyomu da açıyorum. Özgür'ün güzel şarkıları ve onun hoş sohbeti ile güne başlıyorum. Sendromdan kurtulmak istiyorsunuz di mi ? Şimdi hemen açıyorsunuz radyonuzu, işteyim radyom yok derseniz internetten de dinleyebilirsiniz MaxFM'i. İnternet sayfalarında güzel müzik bilgileri, kültür sanat, haberler ne arasanız var. Hımmm bi de MaxFM ANKARA radyosu, gururla söyleyeyim bunu da. Radyonun frekansı 95.8 ve internetten dinlemek için TIK
İlk aşamada bir kısmı gitti bu sendrom denilen şeyin. Kıpraşmaya başladınız dimi. Şimdi ikinci aşamaya geçiyorum. Fırat karikatürlerini bilmeyen var mı? Bi kaç kişi "var" dedi duydum.Tamam varsa şimdi öğreneceksiniz. Tüm Fırat karikatürlerinin olduğu bir site adresi vereceğim size. Orada önce Fırat sözlerinden bir bölüm okuyun o hafif hafif alacak sendromunuzu , karikatürlere geçince patlama yaşayacaksınız.
İşte bir Fırat sözü.... Bi keresinde külotlu film çıktıydı televizyonda.
Ve işte o site beslenirkibu
Son olarak güzel şeylere bakmak gerekiyor. Burada kendi fotoğramı koymam gerekiyor. Fakat bazı bünyelere iyi gelmeyebilir. Uzmanlar yeşile bakmanın her tür hastalığa özellikle strese çok iyi geldiğini söylüyor. Hatta böyle bir tedavi bile var. O yüzden bu güzel manzara ile ve Özgür'ün güzel şarkıları ile başbaşa bırakıyorum sizi. Atın her derdi bir kenara güzel bir hafta geçirin.
İlk aşamada bir kısmı gitti bu sendrom denilen şeyin. Kıpraşmaya başladınız dimi. Şimdi ikinci aşamaya geçiyorum. Fırat karikatürlerini bilmeyen var mı? Bi kaç kişi "var" dedi duydum.Tamam varsa şimdi öğreneceksiniz. Tüm Fırat karikatürlerinin olduğu bir site adresi vereceğim size. Orada önce Fırat sözlerinden bir bölüm okuyun o hafif hafif alacak sendromunuzu , karikatürlere geçince patlama yaşayacaksınız.
İşte bir Fırat sözü.... Bi keresinde külotlu film çıktıydı televizyonda.
Ve işte o site beslenirkibu
Son olarak güzel şeylere bakmak gerekiyor. Burada kendi fotoğramı koymam gerekiyor. Fakat bazı bünyelere iyi gelmeyebilir. Uzmanlar yeşile bakmanın her tür hastalığa özellikle strese çok iyi geldiğini söylüyor. Hatta böyle bir tedavi bile var. O yüzden bu güzel manzara ile ve Özgür'ün güzel şarkıları ile başbaşa bırakıyorum sizi. Atın her derdi bir kenara güzel bir hafta geçirin.
Pazartesi, Ekim 29, 2012
Bayramımız var bugün , kutlu olsun
|
Pazar, Ekim 28, 2012
Pazar şarkısı
Sıla Gençoğlu. Herkes yeni Sezen Aksu dese de benim için o Sıla. Sezen'le kıyaslamam şahsen. Kendine has bir söz yazarlığı var. Çok farklı vuruyor insanı. Beni hep hırpalıyor, sarsıyor o sözler. Bu ay yeni cd si Vaveyla çıktı çok şükür de , kavuştuk sonunda. Bir öncekini ezberlemiştim artık ve yetmemeye başlamııştı. Sıla bir alışkanlık bende , hep ondan gelecek yeni şarkılara ihtiyacım olacak. Ve o hep çok güzel işler yapacak inşallah.
Cd'yi aldığım günden beri ilk iki şarkıyı dinlemeden güne başlamaz oldum. İlk dinlediğimde ne uzun bir şarkı demiştim. İki şarkıymış meğerse. Fakat öyle birbirini tamamlayan iki şarkı ki anlamıyorsunuz birinin nerede bitip diğerinin başladığını.
Bugün Sıla paylaşayım dedim ama seçim yapmam son derece zor. Daha önce paylaştığım pazar şarkılarında da zorlandığım oldu hep ama bu sefer bambaşka benim için. O yüzden ben bugün şarkı paylaşmayım, siz en iyisi Cd'yi alın hemen ve hepsini dinleyin. Cd'de boş yok.
Sıla'yı dinlerken sözlere verin kendinizi ve o içten çığlıklarla gelen sese. Yorumunu da çok seviyorum.
Neyse anlat anlat bitiremem şimdi. Bilen biliyordur zaten. Bilmeyenler de şimdi benimle birlikte dinlesin, belki beğenirler. Cd de bulunan ilk iki şarkıyı , sabah, öğle ve akşam olmak üzere ikişerden en az altı doz alıyorum. Ruhuma şifa oluyor.
Şarkı sözleri mükemmeldir Sıla'nın. Benim beğendiklerim ve dilime doladıklarımsa şunlar.
Çocuk adlı şarkısından :
Esas korktuğum şey içimdeki çocuk
Kırarsam kalbini nerdeysem gel vur beni
Her şey yolunda adlı şarkısından :
Ben üzülürüm, sonra düzelirim
Kim bilir kapı çalar, gelir aşk
Bırakmaz elimi yaşlanırız belki
Umut değil mi… Ne ki yaşamak
Her şey yolunda… Bakma her şey yolunda
Beni boşver… Asıl senden naber
Gün döner iyi gelir zaman
İmkansız adlı şarkısından :
Ah benim deli goncam
Ufku yetim kara gecem
Dengim benim dengesizim
Açık Deniz adlı şarkısından:
Gel aşk çık gel bi gün
Bil ki emrine amadeyiz
Kaç kuşak deli divaneyiz.
De ki bir nevi avareyiz.
Çocuk
Sonunda çocuk adlı şarkıda karar kıldım. Cd'yi alanlar asla pişman olmayacak söyleyim. Hepimize bol kahkahalı ve sevgi dolu bir pazar diliyorum. Hayat her şeye rağmen devam ediyor çünkü.
Çok sevdiğimden değil
Zor sevdiğimden...
Cumartesi, Ekim 27, 2012
Baklava ve spor ve hayal bu ya
Offf offf diyetteyim ya, iki gündür baklavalarla aramdaki ilişki aynen böyle , üstelik sonuçta bana iki adet olarak geri de dönmüyorlar. Sadece bakışıp duruyoruz. Hadi itiraf edeyim bir kaç kez parmağımla dokunup, tadına baktım.
TIK TIK
Baklavalara uzaktan baktığım gibi bir de vücuduma eziyet etmeye başladım. Kaslarım ağrıyorrrr... Dönemiyorum o yana bu yana .. Ama 3 hafta sabretmem gerek.
TIK TIK
E bu durumda kalan sadece hayal kurmak oluyor.
TIKTIK
TIK TIK
Baklavalara uzaktan baktığım gibi bir de vücuduma eziyet etmeye başladım. Kaslarım ağrıyorrrr... Dönemiyorum o yana bu yana .. Ama 3 hafta sabretmem gerek.
TIK TIK
E bu durumda kalan sadece hayal kurmak oluyor.
TIKTIK
Cuma, Ekim 26, 2012
İyi bayramlar
Bugün özel bir kutlamam var. Çikolata kağıtlarını tırnakları ile düzleştirip, kenar süslü defter sayfaları arasında saklayıp, bayram sonrası , kim daha çok ve değişik çikolata kağıdı toplamış diye arkadaşları ile paylaşanların bayramını kutluyorum. İçimizdeki çocuğun kalbini hiç kırmadan, nice bayramlar yaşayalım.
Perşembe, Ekim 25, 2012
Çarşamba, Ekim 24, 2012
Salı, Ekim 23, 2012
Hediye aldım
Her ne kadar herkesin iyi kavramı değişik olsa da "İnsanlar iyi şeylere layıktır" Kim demiş bunu bilmiyorum ama iyi demiş doğrusu. Birisi de demiş ki "dünyaya yalnız gelir yalnız gideriz" , bu da güzel söylemiş. İşte her iki cümlenin bilinci ile ara sıra kendimi şımartırım ben. Her şeyi başkalarından beklemek pek doğru bir şey gibi gelmiyor bana. Başka birisi beni şımartsın diye beklersem çok bekleyebilirim :) Ama şımartırsa da ekstra bonus olur o zaman.
Geçenlerde (hep de geçenlerde olur zaten) market alışverişim sırasında, kasadaki bayan kredi kartımda bir miktar bonusum olduğunu, alışverişimin ücretini buradan düşebileceğini söyledi. Bende ona şu cevabı verdim. " yok kalsın o, onunla kendime hediye alacağım".
Aldım. Kendime sevdiğim beğendiğim ve kredi kartımdaki bonusa uygun fiyatlı bir hediye alıverdim.
Yok hediye bu değil, bu kutusu.
Bu, kutunun içindeki birinci parça
Bu, kutudan çıkan ikinci parça
Geçenlerde (hep de geçenlerde olur zaten) market alışverişim sırasında, kasadaki bayan kredi kartımda bir miktar bonusum olduğunu, alışverişimin ücretini buradan düşebileceğini söyledi. Bende ona şu cevabı verdim. " yok kalsın o, onunla kendime hediye alacağım".
Aldım. Kendime sevdiğim beğendiğim ve kredi kartımdaki bonusa uygun fiyatlı bir hediye alıverdim.
Yok hediye bu değil, bu kutusu.
Bu, kutunun içindeki birinci parça
Bu, kutudan çıkan ikinci parça
İşte benim güzel kupam ve yanında da arkadaşı
Arkadaşının adını hatırlayamadım iyi mi ? Unutkanlık var azcık, ama azcık. Adı şu olsun ne fark eder ki "poşetlik".
Rejimdeyim ya , yeşil çay içiyorum ya, işte sabahları alıyorum bu ikisini yanıma, yeşil çayımı yudumlarken bir yandan da kelebekler gibi bir o yana bir bu yana, düşünceden düşünceye koşuyorum.
Kutusunu da çok sevdim. İçi henüz boş ama yakında elime ne geçerse atmaya başlar doldururum.
Kendinizi ödüllendirin, şımartın ara sıra, tavsiye ederim. Daima kendimize bir şeyler alıyoruz evet ama bu farklı. Bu işi özel olarak yapacaksınız. Bu benim ödülüm, benim kendime aldığım hediyem diye alacaksınız. Ne alacağınızı ararken bile ayrı bir hoşluk hissedeceksiniz emin olun.
Pazartesi, Ekim 22, 2012
Benden şeyler
Güzel, sıcak, mutlu bir hafta sonunu geride bırakıp, yeni bir güne açtım gözlerimi az önce. Yeşil çayımı (rejimdeyimde yeşil çay içmem gerek,yoksa tadından hiç bişey anlamıyorum ) yudumlarken bugün ne paylaşacağım peki dedim. Bilemedim, bulamadım. Uzattım ellerimi klavyeye ne çıkarsa.
Cuma günü kursum vardı malum. Neşeli gençleriz biz çibidibidip çibidibidipdip modunda geçti. Maşallah , Allah'ım nazarlardan saklasın süper bir grubumuz var. Hem eğleniyoruz, hem öğreniyoruz. Dersi asıyoruz, yemek saatini uzatıyoruz bazen, sonrada kendi kendimize ceza verip " bu hafta dışarı yemeğe çıkmak yok " deyip atölyede yiyoruz yemeğimizi. Cuma günüde cezalıydık, sağolsun arkadaşlar bir şeyler getirdi onlarla beslendik. Bir sonraki cezayı "hiç bir şey yememe " olarak uygulasak, kilo vermemize yardımcı olur mu acaba.
Bu aralar kilolarıma ve göbeğime taktım kafayı. "Erimeli bu göbek" deyip geziyorum. Geçen gün kendime kıyafet bakmak için çarşıya çıktığımda aldım bu kararı, ne giysem olmadı çünkü, yakışmadı. Efendim bir zamanlar 45 kilolarda olup, kilo almak için iştah açıcı şuruplar içen biri olarak, dokunuyor bu iş bana yahu. Alışamadım.
Cumartesi günü ise, sıcacık, güler yüzlü, neşeli, hatta bazen çılgın, çok tatlı bir toplulukla beraber oldum. Ağaçlar.net sitesi üyeleri ile biraraya geldik. Türkiye'nin bir çok ilinden üyelerinde katılımı ile Ankara toplantısını gerçekleştirdik. Tanımadıklarımızı tanıdık,sıcacık sohbetler yaptık, hediyeleştik, bilgi alışverişi yaptık. Çok verimli, mutlu ve güzel bir gün yaşadık 60 kişi. Hediyelerimin fotoğrafını çekemedim bir türlü. Bir başka post'da onları anlatacağım inşallah.
Hediyeleştik dedim ya. Ben de bir çiçek kaptım kendime. Masaya koyduğumda içinden bir solucan kendini dışarı attı. Karşımda oturan dünya tatlısı bu küçük kız Sudenaz solucanı hoppiikkk kaptığı gibi avuçlarına alıverdi. Çocukluğum geldi aklıma , bende oynardım onlarla. Ama ne yazık ki şimdi alamam elime.
Pastamız bile vardı.
Buda benim bukaşi topum. Fermente olmuş organik maddelerin top haline getirilmiş hali. Kirli sulara atacağız. Bukaşi topu ile ilgili detayları okumak için tıklayınız.
Tık Tık
İşte böyle güzel bir Cumartesi geçirdim. Çok mutlu oldum. Umarım tekrar tekrar bir araya gelme şansımız olur, bu güzel insanlarla.
Pazar günü... Sevmediğim gün. Ama dün sevdiğim gün. Öğle saatlerinde mis gibi Türk kahvemi doğa ile başbaşayken içmek üzere yola çıktım. Yarı yolda nefis bir yağmur başladı. Olsun, daha bi güzel olur yıkanmış çimlerde kahve içmek. Fakat o kadar çok yağdı ki, çimler üzerinde değilde , saçak altında içebildik kahveyi. Yağmurun saçaklardan akışı ayrı güzellikti.
Güzel şeyler çabuk biter nedense. Üç güzel günü hatıraları ile geride bıraktım işte. Size, bana , hepimize güzellikler yaşayacağımız yeni bir hafta diliyorum. Klavyemden bunlar çıktı.
Cuma günü kursum vardı malum. Neşeli gençleriz biz çibidibidip çibidibidipdip modunda geçti. Maşallah , Allah'ım nazarlardan saklasın süper bir grubumuz var. Hem eğleniyoruz, hem öğreniyoruz. Dersi asıyoruz, yemek saatini uzatıyoruz bazen, sonrada kendi kendimize ceza verip " bu hafta dışarı yemeğe çıkmak yok " deyip atölyede yiyoruz yemeğimizi. Cuma günüde cezalıydık, sağolsun arkadaşlar bir şeyler getirdi onlarla beslendik. Bir sonraki cezayı "hiç bir şey yememe " olarak uygulasak, kilo vermemize yardımcı olur mu acaba.
Bu aralar kilolarıma ve göbeğime taktım kafayı. "Erimeli bu göbek" deyip geziyorum. Geçen gün kendime kıyafet bakmak için çarşıya çıktığımda aldım bu kararı, ne giysem olmadı çünkü, yakışmadı. Efendim bir zamanlar 45 kilolarda olup, kilo almak için iştah açıcı şuruplar içen biri olarak, dokunuyor bu iş bana yahu. Alışamadım.
Cumartesi günü ise, sıcacık, güler yüzlü, neşeli, hatta bazen çılgın, çok tatlı bir toplulukla beraber oldum. Ağaçlar.net sitesi üyeleri ile biraraya geldik. Türkiye'nin bir çok ilinden üyelerinde katılımı ile Ankara toplantısını gerçekleştirdik. Tanımadıklarımızı tanıdık,sıcacık sohbetler yaptık, hediyeleştik, bilgi alışverişi yaptık. Çok verimli, mutlu ve güzel bir gün yaşadık 60 kişi. Hediyelerimin fotoğrafını çekemedim bir türlü. Bir başka post'da onları anlatacağım inşallah.
Hediyeleştik dedim ya. Ben de bir çiçek kaptım kendime. Masaya koyduğumda içinden bir solucan kendini dışarı attı. Karşımda oturan dünya tatlısı bu küçük kız Sudenaz solucanı hoppiikkk kaptığı gibi avuçlarına alıverdi. Çocukluğum geldi aklıma , bende oynardım onlarla. Ama ne yazık ki şimdi alamam elime.
Pastamız bile vardı.
Buda benim bukaşi topum. Fermente olmuş organik maddelerin top haline getirilmiş hali. Kirli sulara atacağız. Bukaşi topu ile ilgili detayları okumak için tıklayınız.
Tık Tık
İşte böyle güzel bir Cumartesi geçirdim. Çok mutlu oldum. Umarım tekrar tekrar bir araya gelme şansımız olur, bu güzel insanlarla.
Pazar günü... Sevmediğim gün. Ama dün sevdiğim gün. Öğle saatlerinde mis gibi Türk kahvemi doğa ile başbaşayken içmek üzere yola çıktım. Yarı yolda nefis bir yağmur başladı. Olsun, daha bi güzel olur yıkanmış çimlerde kahve içmek. Fakat o kadar çok yağdı ki, çimler üzerinde değilde , saçak altında içebildik kahveyi. Yağmurun saçaklardan akışı ayrı güzellikti.
Güzel şeyler çabuk biter nedense. Üç güzel günü hatıraları ile geride bıraktım işte. Size, bana , hepimize güzellikler yaşayacağımız yeni bir hafta diliyorum. Klavyemden bunlar çıktı.
Pazar, Ekim 21, 2012
Pazar şarkısı
Son iki ay içinde aldığım Cd'lerimden birini seçip, ondan bir yada bir kaç şarkı paylaşmaya karar verdim bugün. Neler aldım.
Alıp unuttuklarım da vardır belki. Bunlar her daim elimin altında ve müzik setimde olanlar. Hepsini de çok beğeniyorum. Seçim yapmakta zorlandım. Sonrada "kalbim" e sordum. Hadi bakalım seç birini dedim. Bakalım hangisini seçmiş.
Uzun yol şarkılarını seçti. Sanırım yine gidesi gelmiş, gidemediği yollara düşesi gelmiş. Bari şarkılarla avutalım onu.
İlk şarkı English Man in New York. Cd de Jazz Band'dan çalıyor ama ben Sting'den dinleteceğim size.
English Man New York
İkinci seçimim benim çok sevdiğim bir şarkı. Lady D'Arbanville. Cd ye şarkıcı konusunda sadık kalamayacağım yine. Bu şarkı Cat Stevens'dan dinlenir.
Lady D'Arbanville
Cd'deki şarkıların hepsi güzel şarkılar. Fakat seslendirenler orjinalini seslendiren kişiler değil. Farklı sanatçıların yorumu var. Kötü mü ? Hayır değil. Ama yine de kulak esas sesleri aramıyor değil. Uzun yol için gayet hoş bir cd. Keyifle dinliyorum ruhumdaki uzun yollarda.
Son olarak 82'li yıllara gidiyoruz Just an Illusion . Bu kez orjinali var cd'de. İmagination'dan geliyor bu şarkı.
Just an Illusion
Pazar şarkısı diye başlamıştık ama pazar şarkılarına dönüşüyor bu iş. Müzik ruhun gıdasıdır, fazlasından zarar gelmez dimi ?
Hepinize keyif dolu, neşe dolu, gülücükler kahkalarla dolu, tabii hepsinden önce sevgi dolu aşk dolu bir pazar diliyorum.
Uzun yol şarkılarını seçti. Sanırım yine gidesi gelmiş, gidemediği yollara düşesi gelmiş. Bari şarkılarla avutalım onu.
İlk şarkı English Man in New York. Cd de Jazz Band'dan çalıyor ama ben Sting'den dinleteceğim size.
English Man New York
İkinci seçimim benim çok sevdiğim bir şarkı. Lady D'Arbanville. Cd ye şarkıcı konusunda sadık kalamayacağım yine. Bu şarkı Cat Stevens'dan dinlenir.
Lady D'Arbanville
Cd'deki şarkıların hepsi güzel şarkılar. Fakat seslendirenler orjinalini seslendiren kişiler değil. Farklı sanatçıların yorumu var. Kötü mü ? Hayır değil. Ama yine de kulak esas sesleri aramıyor değil. Uzun yol için gayet hoş bir cd. Keyifle dinliyorum ruhumdaki uzun yollarda.
Son olarak 82'li yıllara gidiyoruz Just an Illusion . Bu kez orjinali var cd'de. İmagination'dan geliyor bu şarkı.
Just an Illusion
Pazar şarkısı diye başlamıştık ama pazar şarkılarına dönüşüyor bu iş. Müzik ruhun gıdasıdır, fazlasından zarar gelmez dimi ?
Hepinize keyif dolu, neşe dolu, gülücükler kahkalarla dolu, tabii hepsinden önce sevgi dolu aşk dolu bir pazar diliyorum.
Cumartesi, Ekim 20, 2012
Bugün Cumartesi
En sevdiğim günlerden birisi. Çalıştığım dönemlerde boş günüm olduğundan severdim. Lise yıllarımda gezme günü olduğu için severdim. Arkadaşlarla etkinlikler yapardık. Öylece bende güzel bir gün olarak kaldı Cumartesi. Yani severim Cumartesileri. Neşeli ve hareketli gelir bana hep. Sokaklar şenlenir, insanlar daha bir canlıdır, daha bir heyecanlıdır. Sevgililer buluşur bugün. Anne babalar minnik çocuklarına kalır bugün. Daha ne olsun dimi .
Bugün benim içinde güzel bir gün . Üyesi olduğum Ağaçlar sitesindeki gıyaben tanıdığım dostlarla tanışacağız. Toplantımız var öğleden sonra. 60 kişi kadar olacağız sanırım. Heyecanlıyım onlarla bir arada olacağım için. Gün için hazırlanmadan önce bu neşeli güne neşeli paylaşımlar yakışır dedim.
İşte ilki. Ne çok izledik onu tek kanalı TRT yıllarında. Şeker adam. Jerry Lewis
Bu da tüm gaza gelenlere benden gelsin.
Çocuk dedesine sorar.
_ Dedeciğim, sen evlendiğin zaman babanemdem elektrik almış mıydın ?
Dede babaneye bakarak cevaplar.
_ Hayır yavrucuğum, bizim zamanımızda gaz lambası vardı, gaza geldim !!
Ve son olarak nefis bir video izleyelim beraber. Ben çok beğendim. Tam ekran izlemenizi öneririm.
Video için bir tık lütfen
Hepinizin neşeli, bol keyifli , sevgi dolu, şahane bir Cumartesi günü geçirmenizi diliyorum. Bu çiçeklerde benden size. Sevgi ile.
Bugün benim içinde güzel bir gün . Üyesi olduğum Ağaçlar sitesindeki gıyaben tanıdığım dostlarla tanışacağız. Toplantımız var öğleden sonra. 60 kişi kadar olacağız sanırım. Heyecanlıyım onlarla bir arada olacağım için. Gün için hazırlanmadan önce bu neşeli güne neşeli paylaşımlar yakışır dedim.
İşte ilki. Ne çok izledik onu tek kanalı TRT yıllarında. Şeker adam. Jerry Lewis
Bu da tüm gaza gelenlere benden gelsin.
Çocuk dedesine sorar.
_ Dedeciğim, sen evlendiğin zaman babanemdem elektrik almış mıydın ?
Dede babaneye bakarak cevaplar.
_ Hayır yavrucuğum, bizim zamanımızda gaz lambası vardı, gaza geldim !!
Ve son olarak nefis bir video izleyelim beraber. Ben çok beğendim. Tam ekran izlemenizi öneririm.
Video için bir tık lütfen
Hepinizin neşeli, bol keyifli , sevgi dolu, şahane bir Cumartesi günü geçirmenizi diliyorum. Bu çiçeklerde benden size. Sevgi ile.
foto: Füsun T |
Cuma, Ekim 19, 2012
Dergi okuyalım
Bugün kurs günüüü. Ben dönene kadar sıkılmayın istedim. Size üç dergi bırakıyorum.
foto:Dijimecmua |
Dergiler Dijimecmua.com da sizleri bekliyor. Satın alabileceğiniz gibi ücretsiz okuyabilecekleriniz de mevcut.
Perşembe, Ekim 18, 2012
Antika pazarı
Ankara'da, Ayrancı pazar yerinde, her ayın ilk pazar günü antika pazarı kurulur. Bilirim de, şimdiye kadar gitmemiştim hiç. İstedim istedim bir türlü olmadı. Bu pazar stand açan arkadaşlarımı ziyaret etmek için oradaydım. İyi ki gitmişim tam bana göre bir yer. Eskiler, yeniler, bir sürü şey iç içe. Adı antika pazarı ama içindeki ürünlerin antika özelliği var mı acaba. Sanırım daha çok eski ürünler pazarı denmeliydi. Bir ürün öyle kolay kolay antika olmuyor.Çokta anladığım bir şey değil ama eski eşya seviyorum. En çok zamanı plaklara harcadım ben. Bir sürü plak, hem de 10 TL. ile 20 TL. arası fiyatlara.
Ne alacağımı bilmeden gittiğim için, ilk olarak plakları karıştırmakla işe başladım. Bilmediğim bir sürü sanatçı olduğunu fark ettim. Bildiklerimde vardı tabii. Onları daha bir dikkatle inceledim.
Acemi antikacının hali pek bir belli oldu yalnız. Plakların başında bu işi bilinçli yapan bir grup orta yaş üzeri beyefendi vardı. Baktılar ben şapşallaşmış bir halde sürekli karıştırıyorum plakları "aradığınız bir şey var mı " diye sordular tabii ki. "Yok öyle bakıyorum işte , önereceğiniz bir şey var mı" dedim bende napim. Hay allah, bir daha ki sefere çalışıp gitmeliyim dedim içimdende. Şaka tabii ki, kime ne şapşalda baksam. Daldım gittim tekrar plaklara.
O da ne? Sahibinin Sesi. Bir taş plak. Ferahnak şarkı, Aşkınla Harap Olduğum. Nebile hanım seslendiriyor. Gramafonum yok ki. Olsa alırdım. Epeyce bir kurcalamadan sonra kendime alacak bir plak buldum.
Julio Iglesias. Severim kendilerini. Baktım Nathalie'de var şarkılar arasında. Hemen bir kenara ayırdım.
Ne alacağımı bilmeden gittiğim için, ilk olarak plakları karıştırmakla işe başladım. Bilmediğim bir sürü sanatçı olduğunu fark ettim. Bildiklerimde vardı tabii. Onları daha bir dikkatle inceledim.
Acemi antikacının hali pek bir belli oldu yalnız. Plakların başında bu işi bilinçli yapan bir grup orta yaş üzeri beyefendi vardı. Baktılar ben şapşallaşmış bir halde sürekli karıştırıyorum plakları "aradığınız bir şey var mı " diye sordular tabii ki. "Yok öyle bakıyorum işte , önereceğiniz bir şey var mı" dedim bende napim. Hay allah, bir daha ki sefere çalışıp gitmeliyim dedim içimdende. Şaka tabii ki, kime ne şapşalda baksam. Daldım gittim tekrar plaklara.
Julio Iglesias. Severim kendilerini. Baktım Nathalie'de var şarkılar arasında. Hemen bir kenara ayırdım.
Yanımda, benim gibi plaklara bakan ben yaştaki beyle sohbete başladık bu arada. Pikabımdaki sorunu bile paylaştık. Bana tamirci buldu sağolsun. Baktım anlıyor bu işten, aldığım plaktaki hafif çiziği gösterdim, bir sorun olur mu acaba diye. Ciddiyetle inceledi ve olmayacağını söyledi. Sonrada bana bir plak önerdi.
"Hemde içinde iki plak birden var, madem bu tarzı seviyorsunuz bunu kaçırmayın ,ayrıca temiz bir plak" dedi. Jhonny Mathis'le tanıştım böylece.
Onuda aldım tabii ki. Aman bir mutlu oldum o anda. Demek ki dedim 20 TL. karşılığı aldığım iki plakla mutlu olabilmekte varmış hayatta. Demek ki, kolay mutlu olabiliyorum ben.
Bu plağı henüz dinleyemedim. Fikir beyan edemiyorum o yüzden. Ama Julio'yu almakla isabetli bir iş yapmışım. Mevsim itibari ile balkondan içeriye dönüş oldu ve cam önü çay saatlerim başladı .Bu ritüelde bana şahane eşlik etti Julio .
Plaklardan kendimi zor bela kurtardıktan sonra pazarı dolaşmaya başladım. Fotoğraf makinaları. Hepsi benim olsa.
Eski oyuncaklar. Bazısı benim olabilir. Bu stand'da teneke kutularda vardı. Her şeyi fotoğraflayamadım tabii ki.
Bu oyuncaklara bakarken foto çekmek için izin istedim. Oturmakta olan iki beyefendi, kendilerini çekmezsem sorun olmayacağını, oyuncakları çekebileceğimi söylediler. O sırada gülüşmeler ve şakalaşmalar başladı kendi aralarında. Arkalarında ayakta duran bir diğer arkadaşlarını işaret ederek. "Bunu çekebilirsin, buda 2nci el " diye arkadaşları ile kafa buldular. Benim için mahsuru olmadığını söyledim. Beyefendi poz verdi bana. Fotoğrafın altına adını da yazıp 2nci el felanca dememi istediler ama ben adını unuttum beyefendinin. Komik insanlardı. İşte fotoğrafı.
Bunlarda eski oyuncak arabalar. Bu arabaların hepsini Seda'ya alacağım.
Pazara gidiyorsun Füsun. Yanına para almadan gider mi insan. Kredi kartı kullanırım ben hep. Nakit param olmaz çok zaman cüzdanımda. Pazarda çok yerde pos makinası yok tabii ki. O yüzden bir kaç almak istediğimi alamadım. Fotolarını çektim bende. İşte onlardan birisi fotoğraftaki pembe kahve fincanı. 40 TL. idi ama param yoktu.
Çok güzeldi çokkk. İncecik bir porselen. Rengine bayıldım, şekline bayıldım. Belki bu ayki pazarda yakalarım kendisini. Bir diğer beğendiğim yine aynı masada, kuşlu bir porselen tabaktı. Kuşları sevdiğimi bilmeyen kaldı mı ?
E güzel ama ben napim. Ah benim olsan kuşlu tabak. Bu pazar benim için biraz tehlikeli. Fiyatlar pek ucuz değil çünkü. Porselen biblolarda güzeldi. Çok çok güzeli yoktu ama olanlar içinden iki tane beğendim.
Kızın yüzü çirkindi ama kompozisyon değişik geldi bana. Ceylan kızdan daha güzeldi. Bu fotoyu buraya koyunca arkada uçan kazı keşfettim. O da baya hoşmuş ama gözümden kaçmış. Hepsi bir arada olunca dikkatli bakmak gerekiyor ve zaman lazım.
İşte bu çiçekli bayanı çok beğendim. Bunu büyük ihtimalle alırım. Kazı gördünüz mü, güzelmiş dimi ? Bu ara porselen biblolara bakıyorum zaten nereye gitsem. Ama çok pahalılar çokkk. Mağazalarda en ufağı 100 TL. den başlıyor.
Evet sevdim antika pazarını. Bir aksilik olmaz ise bu ayda giderim. Ve kendime aldığım bir diğer şeyle noktalıyorum yazıyı. Arkadaşlarımı ziyarete gittim aslında. Ve onlardan aldığım seramik baykuşlar. Minik olan bana hediye edildi. Yuppiii yanii. Hediye geri çevrilir mi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)